Topkapı Sarayı (Osmanlı
Türkçesi: طوپقپو سرايى), İstanbul Sarayburnu'nda,
Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare
merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı
padişahlarının yaşadığı
saraydır.[1] Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın
insan yaşamıştır.[2]
Topkapı Sarayı Fatih
Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış, Abdülmecit’in Dolmabahçe
Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin
idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m .² lik bir
alanda yer alan sarayın bugünkü alanı 80.000 m² dir.[3]
Topkapı Sarayı, saray halkının Dolmabahçe
Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması
ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da
içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı hiçbir zaman önemini
kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayı
içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Kutsal Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının
yapılmasına ayrı bir önem verilmiştir.[3]
Fatih
Sultan Mehmed 1465
yılında Topkapı Sarayı'nın inşaatını başlatmıştır.
Topkapı Sarayı’nın ilk
defa, adeta bir müze gibi ziyarete açılması Abdülmecit dönemine rastlamıştır. O dönemin
İngiliz elçisineTopkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar
gösterilmiştir.Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri
yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Abdülaziz zamanında, ampir üslupta camekanlı
vitrinler yaptırılır, hazinedeki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara
gösterilmeye başlanır. II. Abdülhamid tahttan indirildiği sıralarda Topkapı
Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un pazar ve salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine
açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.
Mustafa
Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde
halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne
bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla
hizmet vermeye başlamıştır. Bugün ise Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü adıyla
hizmet vermeye devam etmektedir.
1924 yılında
bazı ufak onarımlar yapıldıktan ve ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken
idari önlemler de alındıktan sonra Topkapı Sarayı 9 Ekim 1924 tarihinde müze olarak
ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdat Köşkü’dür.[3]
Günümüzde büyük turist
kitlelerini kendine çeken saray 1985 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne giren İstanbul Tarihî
Yarımada içerisindeki
tarihi eserlerin en başında gelmektedir.[4] Günümüzde müze olarak hizmet
vermektedir.[5]
Topkapı Sarayı'nın Bölümleri [değiştir]
Topkapı Sarayı'nın modeli
Topkapı Sarayı, Marmara Denizi, İstanbul
Boğazı ve Haliç arasında
kalan tarihsel İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’ndaBizans akropolü
üzerinde kurulmuştur. Saray, kara tarafından Fatih
Sultan Mehmet’in yaptırdığı Sûr-ı Sultâni, deniz tarafından ise
Bizans surları ile şehirden ayrılmıştır. Çeşitli kara kapılarıyla ve deniz
kapılarıyla saray içerisindeki değişik yerlere açılan kapıların haricinde,
sarayın anıtsal girişi Ayasofya'nın arkasında bulunan Bâb-ı
Hümâyûn (Saltanat Kapısı)dur. Topkapı Sarayı yönetim, eğitim yeri vepadişahın ikametgahı olması sebebiyle
oluşturulan yapılanmaya uygun olarak iki ana bölüme ayrılmıştır. Bunlar,
birinci ve ikinci avludaki hizmet yapılarından oluşan Birun ile iç örgütlenme ile ilgili
yapılardan oluşan Enderun’dur.[6]
Bab-ı
Hümayun (Saltanat Kapısı) [değiştir]
Bab-ı Hümayun(Saltanat Kapısı)
Sarayı şehirden ayıran ve Fatih tarafından sarayın inşaatıyla birlikte
yaptırılmış olan Sur-u Sultani içerisindeki saray alanına Bâb-ı Hümâyûn’dan
girilmektedir. Kapının üzerinde Ali bin Yahya Sofi tarafından yazılmış bulunan
celi sülüs hat ile dört satırlık 1478 tarihini
veren bir kitabe mevcuttur. Kitabenin altında ve kapının iç tarafında bulunan II. Mahmut ve Abdülaziz’e ait tuğralardan, kapının birkaç defa onarıldığı
anlaşılmaktadır. Bab-ı Hümayun’un iki yanında, kapıcılara ayrılmış küçük odalar
vardır. Kapının üstünde 1866 yılında
yandığı için günümüze ulaşamayan, Fatih
Sultan Mehmed’in kendisi için yaptırdığı köşk biçiminde küçük bir
daire vardı. Üst katın asıl önemi Beytül mâl (Kapı arası hazinesi) olarak
kullanılmış olmasıdır. Padişahın ölen kullarının veya varissiz ölen şahısların
servetlerinin sultan hazinesine alınması sistemi olan muhallefat sistemi ile
bağlantılı olan bu mekan, sultan hazinesine alınmayan emtianın yedi sene
emanete alındığı mekan olarak kullanılmıştır.[7]
I. Avlu (Alay Meydanı) [değiştir]
Bab-ı Hümayun'dan
girilen, asimetrik planlı bu avluya saray-kent-devlet üçlü yönetim sisteminin
ikinci derecede öneme sahip olan yapıları yerleştirilmiştir.Burası halkın
belirli günlerde girebildiği ve devletle olan
ilişkilerini yürüttüğü bir merkez niteliğindedir. Devlet erkanının at ile
girebildiği tek alandır.
Bab-ı Hümayun’u Bab-üs
Selam’a bağlayan 300 metre
uzunluğundaki ağaçlı yol sultanların Cülus, Sefer, Cuma Selamlıklarına
ihtişamla geçtiklerine sahne olmuştur.Bu avlu aynı zamanda Elçi alayları, Beşik
alayları ile Valide Sultanların saraya taşınmasındaki Valide alaylarına da
sahne olmuştur.[8]
Alay Meydanı’nında
bulunan hizmet yapıları
Darphane-i Amire
Sol tarafta sarayın
ihtiyacını karşılayan odun ambarı
ve hasırcılar ocakları bulunmaktaydı. Hamamları,
koğuşları, işlikleri, ahırları ile bir bütün teşkil eden bu kısımlar günümüze
ulaşamamıştır. Bugün bu yapıların yerinde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı elemanlarının lojman olarak kullandığı
eczane binası vardır.
Birinci Avludaki Aya İrini Kilisesi
Bu yapılardan sonra gelen Fatih
Sultan Mehmet döneminden
itibaren Cebehane olarak kullanılan Aya
İrini Kilisesi günümüze
ulaşmış ender yapılardandır. Cebehane’nin yanından başlayarak sarayın
bahçelerine ve Çinili Köşk’e
geçit veren yol boyunca uzanan bu yapılar günümüze tamamıyla değişmiş olarak
gelmiştir.
Darphanenin 17.786
metrekarelik kısmı günümüze ulaşmıştır, Darphane Genel Müdürlüğü Damga Matbaası
Daire Başkanlığı, Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü ile Restorasyon ve Konservasyon
Merkez Laboratuarı Müdürlüğü bu yapıların bir kısmını kullanmaktadır. Koz
bekçileri kapısından sonra gelerek Arkeoloji
Müzesi’nin karşısında kalan yapıları Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan
kiralayan Tarih Vakfı kullanmaktadır.[8]
Günümüzde I. Avlu'da
Bulunmayan Yapılar
Darphane binalarının
sonunda Kız bekçileri veya Koz bekçileri adı verilen bir kuruluşun yerinin
bulunduğu bilinmektedir. Görevleri depoların ve haremin dıştan
korunması olan Koz bekçiler Ocağı’nın bulunduğu kısımdaki yolun üzerindeki kapı
da Koz Bekçiler Kapısı adıyla anılmaktadır. Bâb-ı Hümâyûn’un girişinden
itibaren sağ tarafta sırasıyla Enderun Hastahanesi, sarayın Marmara tarafındaki
yapılarına ve bahçelerine inen yol ile Dizme ya da Dizme Kapısı denilen kapı,
Hasfırın ve Dolap Ocağı vardı.
Kapının girişine
yaklaştıkça II. Abdülhamid tarafından meydanın bu kenarındaki
duvara taşınan 16. yüzyıla ait Cellat Çeşmesi görülür. Yolun sol tarafında ise
avlunun Bab-üs Selam’a yakın kısmında küçük sekizgen köşk
biçiminde bir yapı bulunuyordu.Külah biçiminde sivri çatısı olan yapı Kağıt
Emini Kulesi veya Deavi Kasrı olarak da tanınmaktadır. Buraya her gün Kubbealtı vezirlerinden biri gelerek halkın verdiği
dilekçeleri toplar, dava sahiplerini dinler ve konuyu Divan’a sunardı. Bugün aşağı yukarı bu
mekânın bulunduğu yerde saraya giren-çıkan ziyaretçilere yiyecek-içecek servisi
yapılan DÖSİM’e ait çay bahçesi bulunmaktadır.[8]
Saray-ı Hümayun
ve İç Saray [değiştir]
Altınyol
Surlarla çevrili Saray-ı
Hümayun'un yapıları: Otluk Kapısı, Balıkhane Kapısı, Saadet Kapısı, Haseki Hamamı, Alay Köşkü, Zeynep
Sultan Camii,Soğukçeşme Kapısı, Ayasofya, III.
Ahmet Çeşmesi, Ahırkapı
Feneri, İncili Köşk, Odun Kapısı, Has Ahır, Hasbahçe, Şevkiye Köşkü, Vükela Kapısı, Eski Kayıkhaneler, Sepetçiler
Kasrı, Yalı Köşkü, Demirkapı, Yalıköşkü Kapısı, Yeni Darphane, Darphane Köşkü, Babı Hümayun, Gülhane Kasrı,Gotlar Sütunu, Babüsselam, Arz Odası, Çinili Köşk, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, III. Osman Köşkü, Sofa Köşkü, Lala Bahçesi, Birinci Avlu, İkinci Avlu, Üçüncü Avlu, Topkapı Sarayı.
İç saraydaki yapılar:
Babüsselam, Mutfak
kanadı, Babüssaade, Arz odası, Fatih Köşkü, Hekimbaşı odası, Ağalar Camii, İç hazine, Raht Hazinesi, Has Ahır, Kubbealtı, III. Ahmet Kütüphanesi, Sünnet odası, III. Murat Köşkü (DBİA, C.7, 283-5)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder